top of page

Gerçekligimizin süzgeçlerini "update" etme zamanı

Güncelleme tarihi: 20 Mar 2020


Merhabalar,

Coronavirüs’ün hepimizi ve gündemi derinden zorladığı bu günlerde kaygı, endişe ve korkular ön plana çıkıyor. COVID-19 virüsü için verilen bilgilerde 60 yaş üstü kişiler için riskin daha fazla olduğunu öğrendiğimizden bu yana ailemizin yaşlılarına daha fazla ihtimam gösterirken, kronik hastalıkları olan yakınlarımızı virüsten uzak tutmaya çalışıyoruz.

Gece gündüz demeden hepimiz için çalışan sağlık hizmetlilerine gönül dolusu sevgilerimizi ve hayır dualarımızı gönderiyoruz.

Korona virüsün yayılması ve onca can alması tüm dünyada çok ciddi oranda bir stres yarattı ve yaratmaya da devam ediyor. Hepimizin kısa ve uzun vadeli planlarında değişiklikler oldu. Mutasyona uğrayan virüs gibi biz de değişen şartlara kendimizi adapte etmeye çalışıyoruz. Yaşadıklarımızın günlük yaşantımızda yarattığı anlam değişiklikleri yanı sıra, sevinç duygumuzun azalmasından kaynaklanan üzüntü bulutunun içine sıkışıp kalmış gibi hissediyoruz.

Virüsün nerden ve nasıl kaynaklandığına anlam vermeye çalışırken, birbirimizi suçlayarak yaydığımız öfke enerjisini arttırıyoruz. Birbirimize inanmamamız, geleceğimize ilişkin umutlarımızı azaltıyor, endişelerimizi büyütüyor.


Sağlığımız ve tüm sevdiklerimizin sağlığı açısından korku ve endişe içindeyken, uyku ve yeme düzenlerimizin değişmesi ve sekteye uğraması, konsantrasyon bozuklukları çekmemiz, bugüne dek yaşadığımız bazı sağlık sorunlarının da artmasına veya tekrarlamasına sebep oluyor. Alkol ve sigara benzeri maddelerin tüketilmesi veya bazı teskin edici ilaçların kullanımının artması durumu daha da zorlaştırıyor.


Sağlık konusunda uzman kişiler bize şu tavsiyeleri veriyor: “Günlük rutinlerinizi yaparak, iyi uyuduğunuzdan, iyi beslediğinizden, egzersiz yaptığınızdan ve duygularınızı iyi yönettiğinizden emin olun!” İyi dinlenmiş bedenlerin virüslerle savaşmada daha güçlü olduğunu, endişeden uzak kalmamız gerektiğini, çünkü endişenin bağışıklık sistemimizi zayıflattığını ve bu yüzden vücudunuzun virüslere karşı daha savunmasız kaldığını söylüyorlar.

Tüm bu zorlukları deneyimlerken, yaşadığımız tüm bu problemlerden biraz olsun sıyrılıp titreşimimizi yükseğe çekmemiz için bu kez çok daha geçerli bir nedenimiz var: bağışıklığımızı yüksek tutmak ve hasta olmamak!


Sağlıklı olmamız ve hayatta kalmamız için hem zihinsel hem de ruhsal olarak kendimizi yeni bir dünya gerçekliğiyle tanıştırmak gerektiğini düşünüyorum. Şu anda içinde bulunduğumuz dünya, gerçekliğimizi oluşturan evrenimiz, birkaç hafta öncekiyle aynı değil! Gerçeklik anlayışımızı hızlı bir şekilde yeni dünyaya göre yapılandırmamız gerekiyor!


Gerçeklik anlayışımız derken algımız dahilinde var olduğunu kabul ettiğimiz her şeyi kastediyorum. Yani zaman, sosyal medya, tıp, sağlık, tedavi yöntemleri, din, bilim, bilişim, doğa, hayvanlar, kurallar, insanlık, gıda tüketimi ve beslenme, bedenimiz ve sağlığımız ile ilgili algılarımız.


Kendi süzgeçlerimizle tüm bunları algıladığımızda bizim gerçekliğimiz olur. Algı beş duyumuz vasıtasıyla ile olur ve bu sayede beynimiz (zihnimiz?) çevremizde olup biten şeyleri yorumlayabilir. Tüm duyularımız işlevlerini yapar ve beyne sinyaller göndererek bir anlam .


Dört yaşından itibaren ailemiz dışında kişilerle kurduğumuz sosyal ilişkilerimiz yoluyla zihnimizde bir gerçeklik algısı oluşmaya başlar. Yaşadığımız mahallenin, şehrin ve ülkenin koşulları gerçekliğimizin oluşmasında rol oynar. Toplumsal geri bildirimler algı şablonlarımızı yaratır ve olan biten her şeyi bir süre sonra gerçekliğimize oturtmak üzere süzgeçten geçirmeye başlarız. Böylelikle kendi gerçekliğimizi yani kendi evrenimizi oluştururuz.


Demek istediğim şu ki: süzgeçlerimizi yeniden yapılandırmanın zamanı geldi! Zira olanı biteni sadece süzgeçlerimiz kadar algılayabiliyoruz. Şu anda olan biteni tam olarak kavrayamasak da gerçekleşen şeyleri görebiliyoruz. Kim, neden, ne için gibi sorularımıza cevap ararken yeni dünya düzeninin oluşmasına tanıklık ediyoruz.


Demem o ki, artık atalarımızdan gelme kurallar çok değişmiş durumda, artık kendi kurallarınızı yazma zamanı geldi çattı. Tam kapımızın önünde duruyor ve izin vermemiz durumunda içeriye girerek yeniden yapılandırmalarına başlayacak. Vakit kaybetmeden hızlıca kendimizi “Update” etmemiz gerekiyor.


Uyumlu, barışçıl, yargılamayan, ötekileştirmeyen, affedici ve hoşgörülü, tüm canlılara gerçekten saygı ve sevgi gösterebilen, yardımlaşmayı teşvik eden, hem kendine hem de etrafımıza karşı iyi ve inançlı bir insan olduğumuzu gösterebileceğimiz bir dünyadan bahsediyorum. Bu özelliklerin tümü zaten yaradılışımızda mevcut. Daha doğrusu bir üst sürüme yükselebilmek için kendimize müsaade edersek ve hayatın içinde bu özelliklerimizi gerçekleştirerek yaşayabilirsek, bu kendiliğinden alışkanlık haline dönüşecektir.


Bugüne kadar pek çok şey yazıldı çizildi bu konuda elbette. Ama pek çoğumuz problemlerin ve acılarının ağırlığında ezildik ve bunu nasıl yapacağımızı bulamadık. Ama şimdi acının nasıl bir şey olduğuna hep birlikte tanıklık ediyor ve geride kalan acılarımızla başa çıkabileceğimizi fark ediyoruz. İstesek de istemesek de dünyaya artık olumlu titreşimler yollamamız gerektiğini anlıyoruz.



İyi şeyler düşünmeli, doğru olduğundan emin olduğumuz şeylere inanmalı, İyi insanlar yetiştirmeliyiz. Ne zaman ayrılacağımızı bilmediğimiz dünyamızdan ardımıza kalan kendine yetebilen, birbirine sevgi ile kenetlenen, zamanın kıymetini bilen, çalışkan, üretken ve sağlıklı bir toplum olmalı.





Peki bu zor günlerde hele ki evden mümkün olduğunca çıkmayın denilen bu zamanlarda bunu nasıl yapacağız. İlk olarak içinde bulunduğumuz umutsuzluk ve korku titreşimlerini olumlu yönde değiştirmemiz gerekiyor.

Nasıl mı?


1. Hemen her denilene sorgusuz sualsiz inanmayacağız; gerekli olan süreyi bekleyip yeni dünya gerçekliğimizin süzgecinden geçirerek, düşünerek yapmamız gerekeni yapacağız.


2. Hepimiz kendi motivasyonumuzu kendimiz bulacağız.


Eğer bir an bile dinlediğim izlediğim bir görüntü veya haber yüzünden umutsuzluğa düştüysem; motivasyonum devreye girecek ve beni o durumdan çekip alacaktır. Böylece o enerjinin içinde kalma süresini çok kısa tuttuğunuz için size olumsuz bir duygu kazandırması da en aza inmiş olacaktır.


Motivasyon konusunda birkaç örnek vermek isterim. Mesela benim motivasyonlarım nelerdir?


Öncelikli motivasyonum, eğer düzeni bozulmuş bir rutinim var ise onun yerine yeni bir rutin oluşturmaktır. Sonuç olarak bu yaptığım şey beni rahatlatacaktır.


Diğer motivasyonlarım arasında ilgi alanlarım konusunda Youtube’dan videolar seyretmek ve uygulamak yer alır. Doğa aşığı bir insan olarak bu günlerde domates gibi bitkilerin çekirdeklerini çimlendirmeyi öğreniyorum. Ritmi hızlı ve neşeli müzikler dinliyorum.

Kısa bir süreliğine içime dönüp tefekküre dalıyorum. Komedi filmleri seyretmeye veya sevdiğim yada çok güldüğüm sahnelerine bakıyorum. Her an bunları uygulayabilir olmasam da uygun bir zemin bulamasam da o anki ortama göre farklı bir motivasyon seçebileceğimi biliyorum. Kendime inanıyorum!


Ve şunu da biliyorum: aslında en büyük motivasyonum ya da enerjimi değiştirebilen şey bir başkası için yapabileceklerimi planladığım zamanlar ve yaptığım şeyler sonucunda onların gülen gözleri! Yardım etmenin çok çeşitli şekilleri vardır. Size göre gerekli olmayan ya da mühim olmayan şeyler bir yerlerde bazılarının hayatlarını önemli ölçüde değiştirebilir.


Peki sizin motivasyonunuz ne?


İngiliz yazar Frederick Forsyth demiş ki; “Olumsuz duyguların gelip gitmesine izin vererek, anlamlı ve neşeli aktivitelere katılarak bu zamanı nasıl harcayacağınıza odaklanabiliriz, bunu başarabiliriz”

Duygularımızla savaşmak yerine, koşullarımız göz önüne alındığında enerjimizi mümkün olan en iyi yaşamı yaratmak için yatırabiliriz. Hem kendimi hem de çocuklarımız için …


Evlerde geçirdiğiniz bu vakitleri hayatımızı genel olarak tekrar gözden geçirmek için size verilen bir zaman hediyesi olarak düşünün. Yaptığımız yanlış beslenme, hareketsizlik, üşengeçlik, ilgisizlik, depresiflik, çok fazla sosyal medya takibi ve boş sohbetleri, ertelenen psikolojik durumlardaki pürüzleri düşünmek için bir hediye zaman dilimi…

Yorgunluktan ve koşturmaktan kendimize yada çocuğumuza, büyüklerimize gösteremediğimiz ilgi bize olumlu duygular şeklinde geri dönecektir.


Bu süreçte, ses ve video teknolojilerinden faydalanıp sosyalliğimize, sevdiğimiz kişilerden haber alabilme ve sohbet edebilme alışkanlıklarımıza devam edebiliriz.

Ben de kendi adıma sizler için evden ve bilgisayar başından yapabileceğim faydalı olabilecek tüm bilgileri vermek istiyorum, bu bir sosyal sorumluluk projesi oldu aslında…


Biliyorsunuz ben bir çok enerji çalışmalarının içindeyim ve merakla bitmeyen bir tutkuyla her türlü yaratılan varlığın faydasını araştırıp uygulamaya gayret ediyorum. Bu bağlamda bu dönemi kolaylaştırmak adına sizlerle paylaşmak istediğim çok önemli bilgiler var.


Zihnimdeki bilgilerden derlediğim bulunduğumuz duygu durum bozukluklarının çaresine bakabilmek için minik sihirli yardımcılar…

İlk aklıma gelen tüm dünyada oldukça bilinen, çok yaygın olarak kullanılan ”Dr. Bach Flower remedies”. Bu likid çiçek özleri HİÇ yan etkisiz olarak kolaylıkla kullanabileceğiniz, Avrupa’da kişisel marketlerde bile bulunabilen ürünler. 1948’den bu yana çocuklara ve hamilelere bile güvenle kullandırılmakta.

İnternetten bir çok yerden temin edebilirsiniz bu ürünleri. Dr. Bach çiçek özleri diye girdiğinizde karşınıza çıkar. Tabi karışımı yapabilecek bilgiye sahip kişilerden talep etmeniz önemli…

Sizlere bu geçiş döneminde tüm bu 38 Bach Remedisi hakkında detaylı bilgi vereceğim; böylece sizler de kendiniz, çocuğunuz ve ya anneni babanız için gerekli olan duygu bozukluğunu az da olsa hafifletebileceksiniz.


Bunun dışında hepinizin bildiği gibi ben üniversite çağlarından bu yana yani yaklaşık 25 yıldır Kristal ve Taşların faydaları ile ilgili çalışmalar yapıyorum ve dersler veriyorum. Sizlere bu konuyla da ilgili bilgiler vereceğim.

Hangi taşlar hangi duygulara ve davranışlara destek verir; nelere faydalı olur bunları yazacağım.

Son olarak acil zamanlarda kullanabileceğiniz bazı meridyen noktalarını paylaşmak istiyorum; hangi aromatik yağlarla hangi meridyen noktasına uygulayacağınız minik basılar sizleri rahatlatabilir?

Önümüzdeki günlerde bloğuma bu konularla ilgili bilgileri yazdığımda sosyal medyadan sizlere bildiriyor olacağım.


Takipte kalın…


Unutmayalım; korkudan panikten uzak, acele etmeden soğukkanlılıkla düşünerek hareket etmeyi ve her şeye gözünüz kapalı inanmamayı bu aralar adet edinelim….


Kucak dolusu sevgilerimle!

Gaye Döşer



732 görüntüleme0 yorum
bottom of page